"BİR lokantaya sadık kalmak, bir kadına sadık kalmaktan daha kolay". Efsanevi yönetmen Federico Fellini’nin bu sözü, her dönemde tartışma yaratabilir. Ama bana Fellini’nin bu cümlesi hep, İtalyan yönetmenin Il Casanova filmini anımsatır. Sanki bu sözü maksadını aşmıştır da, Kazanova filmiyle balans ayarı yapmıştır. İki buçuk saatlik filmde Kazanova’yı Donald Sutherland canlandırır. Zavallı, kompleksli, soyluluğu "giyinemeyen", bazen bir palyaço portresi çizer Fellini filminde. Bir tür anti-kazanova.

Limak 18. Ankara Uluslararası Film Festivali bu kez Fellini’yi getirdi Ankara’ya. Tam 7 filmini. Gösterilecek filmler arasında, sinema tarihinin en önemli filmleri sıralamasında her zaman yer bulan 81/2 da var. Ve Roma, Satyricon, Ruhların Jülyeti, Aylaklar, Beyaz Şeyh de. Filmlerin tadını; filmlerde birbirine karışan düş ve gerçeğin, hatta kaosun renklerini yaşamak isteyenlere belki bir rehber de sunabilirim. Fellini’nin hiç sevmediği şeyleri sıralayarak. "Fellini Fellini’yi anlatıyor" adlı kitapta, İtalyan yönetmen "nefret ettiği" şeylerin bazılarını şöyle aktarıyor: Partiler, bayramlar, yuvarlak masalar, imza talepleri, sıraya girmek, sümüklü böcek, transistörlü radyolar, lokantalarda çalan müzikler, futbol seyircileri, noel, Humprey Bogart, resmi yemekler, verilen ödüller, çay, havyar, kepenksiz pencereler, ketçap ve bir konu hakkında fikrinin sorulması.

Festivalde Yeni Kore Sineması da yer alıyor. Yönetmen Darren Aronofsky’nin Kaynak filmi de, ender bulunabilecek lezzetlerden. Filmde bin yıla yayılmış üç ayrı zaman diliminde kanser olan karısını yaşatabilmek için ölümsüzlüğün kaynağını arayan bir adamın öyküsü anlatılıyor.
Mayalardan 26. yüzyıla uzanan duygusal bir seyahat. Festivalde ayrıca ulusal kısa film ve belgesel yarışması da var. Filmlerin tümü Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda gösteriliyor. Bir çoğu, bir daha zor bulunacak filmler.